imagocular

imagocular

Bilincin çok (çok) kısa tarihi (D. Dennett, Darwin'in Tehlikeli Fikri, 12. Bölümden)

Biz neyiz sorusunun yanıtı, kültürün bizi ne şekilde etkilediğinde yatar.  Şimdi her şeyin nasıl başladığını sormamız gerekiyor. Nasıl bir evrimsel devrim oluşmuştur da bizi genetik devrimin diğer bütün ürünlerinden belirgin bir şekilde ayırmıştır? Size burada anlatacağım hikâye, çok hücreli yaşamı olası kılan ökaryot hücrelerin oluşumlarıyla ilgili Bölüm 4’te anlattığım hikâyenin tekrarı olacak. Hatırlarsanız, çekirdek içeren hücrelerden önce daha basit ve münferit bir yaşam sürdüren ve enerji bakımından zengin bir çorbanın içinde gezinip kendilerini eşlemekten daha ilginç bir şey yapmayan prokaryotlar vardı. Lynn Margulis’in muhteşem hikâyesinde (1981) anlattığına göre, günlerden bir gün bu prokaryotlardan bazıları bir tür parazitin istilasına uğradı. Ama tanımlarından da anlaşılacağı üzere normalde ev sahiplerinin uyumluluğuna zarar veren bu parazitler, ilginç bir şekilde yararlı hale gelerek parazit olmaktan çıkıp ortakyaşar’a dönüştü. Onlar ve istila ettikleri prokaryotlar, artık Latince anlamı ‘aynı masada birlikte yemek yiyen’ anlamına gelen kommensal’ler veya birbirinin varlığından fayda sağlayan mutualist’ler gibiydi. Güçlerini birleştirerek devrimsel nitelikli yeni bir varlık oluşturdular: ökaryot hücre. Bu oluşum çok hücreli yaşam diye bildiğimiz, olasılıkları barındıran ve daha önce bile hayal edilmesi mümkün olmayan engin bir uzayın kapısını aralamış oldu. Derken, birkaç milyar yıl geçti. Bu arada çok hücreli yaşam biçimleri Tasarım Uzayının girdisini çıktısını keşfetmeye devam ediyordu; ta ki bir gün, tek bir çok hücreli canlı türünde başka bir istila başlayana dek. Bu canlı bir tür primattı ve istilacılarının çok uygun bulduğu çeşitli yapı ve yetenekler geliştirmişti (bunlara ön uyarlanım demeye cesaret edebilir misiniz?). İstilacıların, girdikleri konak canlı içerisinde kendilerine yuva bulmaları şaşırtıcı değildi, çünkü zaten konak canlı tarafından yaratılmışlardı, tıpkı bir örümceğin ağını veya bir kuşun yuvasını oluşturması gibi. Bu yeni istilacılar göz açıp kapayana kadar geçen bin yıldan az bir zaman içinde hiçbir farkındalığa sahip olmayan konakçılarını kuyruksuz maymunları yepyeni bir şeye dönüştürdü: farkındalığa sahip olan konakçılar. Bunlar yeni istilacı stokları sayesinde bugüne kadar hiç hayal edilmemiş şeyleri hayal edebiliyor, Tasarım Uzayının içinde daha önce hiçbir canlının yapmadığı biçimde oradan oraya sıçrayıp duruyordu. Dawkins’in 1976’da yaptığı tanımlamadan sonra bu istilacıları mem diye adlandırıyorum; belli bir hayvan türü esaslı bir şekilde memlerle donatıldığı veya istila edildiği zaman ortaya çıkan tamamen yeni varlığa da genel olarak insan denilmektedir.
 D. Dennett, Darwin'in Tehlikeli Fikri, 12. Bölüm (yakında Türkçe basımı çıkacak...)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder